Başlık sizi korkutmuş olabilir.

Ne? “Okunması gereken kitaplar” mı?

Nasıl yani, şimdi bu kitapları okumayan paragraf sorularını yapamıyor mu?

TYT ve AYT’ye girmeden önce bu kitapları okumazsam ne olur?

Öncelikle şunu söylemekte fayda var, özellikle üniversiteye giriş sınavında hiçbir şeyin tek bir yolu yok. Dolayısıyla bu kitapları okursanız paragraf sorularını kesin yaparsınız ya da okumazsanız kalem oynatamazsınız gibi bir şey demek de mümkün değil. Ancak unutulmaması gereken bir şey var ki, sınav da bir noktada birikim işi ve bu kitaplardan ne kadar çoğunu okursanız birikiminizin o kadar artacağını düşünüyoruz. Burada önemli olan ipin ucunu kaçırmamak (ertesi gün ders varken sabahlara kadar kitap okumamak) ve iyi bir planlama yapmak.

TYT ve AYT’ye faydalı olması için önce hangi kitapları okumalıyım?

Bu listede sizler için TYT ve AYT’ye girmeden evvel okursanız size fayda sağlayacak kitapları sırasız olarak derledik. 1’den 30’a kadar bir numarayı aklınızdan geçirip okumaya başlayabilirsiniz. Aslında bir dönem romanı okuduğunuzda bunun pek çok paragraf sorusu çözmekle eş değer olabileceğini, dahası okuduğunuz bir deneme kitabından bir paragrafın sınavda karşınıza soru olarak çıkabileceğini unutmayın!

Bu kitapları okumanın TYT ve AYT’ye ne faydası var?

Peki, bu kitapları neden okumanız gerekiyor? Kitap okumakla vakit geçirmek yerine fazladan bir matematik denemesi çözseniz olmaz mı? Değişen sınav sistemi ve TYT’de sorulmaya başlanan sorularla beraber görüyoruz ki okuduğunu anlayabilmek dahası bunu yorumlayarak bir sonuca ulaşmak sizden istenen becerilerden. İşte biz de tam bu okuma, anlama ve yorumlama kısmı sebebiyle kitap okumanız gerektiğini düşünüyoruz. Okuduğunuz kitaplar yalnızca Türkçede değil, tüm derslerde size fayda sağlayacak.

İşin sınav boyutunu bir yana koyarsak edineceğiniz kültürel birikim de yanınıza kâr kalıyor!

TYT ve AYT öncesi okunması gereken kitaplar listesi neye göre hazırlandı?

Eski senelerde Türk Dili ve Edebiyatı kitaplarının başına konulan “Bu sınıfta okunması gereken kitaplar” kısmı, EBA Kazanım Testleri, MEB Kazanımları, son yılların çıkmış soruları bu listeyi hazırlarken referans noktalarımızdı.

TYT ve AYT öncesi okunması gereken kitaplar:

1. Halit Ziya Uşaklıgil – Mai ve Siyah
2. Samipaşazade Sezai – Sergüzeşt
3. Hüseyin Rahmi Gülpinar – Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
4. Ahmet Haşim – Bize Göre
5. Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Yaban
6. Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Kiralık Konak
7. Reşat Nuri Güntekin – Çalıkuşu
8. Halide Edip Adıvar – Sinekli Bakkal
9. Falih Rıfkı Atay – Çankayai
10. Peyami Safa – Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
11. Peyami Safa – Fatih Harbiye
12. Ahmet Hamdi Tanpınar – Beş Şehir
13. Sabahattin Ali – Kuyucaklı Yusuf
14. Sait Faik Abasıyanık – Kayıp Aranıyor
15. Kemal Bilbaşar – Cemo
16. Tarık Buğra – Küçük Ağa
17. Oğuz Atay – Bir Bilim Adamının Romanı
18. Ali Fuat Başgil – Gençlerle Başbaşa
19. John Steinbeck – Fareler ve İnsanlar
20. Ernest Hemingway –Çanlar Kimin İçin Çalıyor
21. Adalet Ağaoğlu – Ölmeye Yatmak
22. Aziz Nesin – Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
23. Şevket Süreyya Aydemir – Suyu Arayan Adam
24. Ahmet Hamdi Tanpınar – Sahnenin Dışındakiler
25. Halikarnas Balıkçısı – Aganta Burina Burinata
26. Rıfat Ilgaz – Karartma Geceleri
27. Fakir Baykurt – Kaplumbağalar
28. Yusuf Atılgan – Anayurt Oteli
29. Kemal Tahir – Esir Şehrin İnsanları
30. Kemal Tahir – Yorgun Savaşçı

Sınav senesi hepimiz için yoğun geçiyor. Bundan sonraki hayatımıza büyük oranda çalışmalarımız ile bizim karar verdiğimiz bir sene. Bu süreçte her şeye dikkat ediyoruz. Zaman çok kıymetli. Hatta o kadar ki “kitap okumak doğru olur mu?” sorusu ortaya çıkıyor.

Bazı rehber hocaları sizi elinizde bir romanla ya da bir şiir kitabı ile etüt odasına görürse “ne yaptığınızı” sorup uyarabilir.

Evet, benzeri daha önce sınav senemde başıma geldi!

Özellikle bir kitap kurdu için böyle bir paradoksun içine düşmek gerçekten berbat bir his. Diğer herkes deneme çözerken ben roman okuyorum, acaba doğru mu yapıyorum? diyorsan doğru yerdesin. Bugün kendi deneyimlerim üzerinden “Sınav senesinde kitap okunur mu?” sorusuna birkaç açıdan cevap vereceğim.

1. TYT okuma-anlama-yorumlama istiyor

Bir şiiri, romanı ya da öyküyü okuduğumuzda orada olanlar üzerine düşünmeye başlıyoruz. Bazen olay çok etkiliyor bizi, bazen de yazarın üslubu. Bazen ikisini de beğenmiyor ve bunun üzerine yorumlarımızı düşünüyoruz. Tüm bu süreç için bir şeyleri okumak, anlamak ve yorumlamak gerekiyor. Yani tam olarak TYT Türkçe ve matematikte istenen şey! Bu yüzden sınav senesinde kitap okunur.

2. Dikkat sürenizin uzun olması gerekiyor

Bazen bir sayfayı okursun ve bittiğinde aslında dikkatini vermediğini fark edersin ya işte bunun ne sıklıkla olduğunu görmek için kitap okumak muhteşem bir yoldur. Ben kitap okudukça bu dalgınlığım azalmıştı çünkü sayfa sonuna geldiğimde geri dönmek istemediğimi biliyordum. Bu yüzden zaman geçtikçe dikkatimi verme sürem arttı. Dolayısıyla TYT Türkçeyi çözerken çoğu paragrafı tek sefer okumam yetmişti, böylece zaman sıkıntısı yaşamamıştım. 40 tane Türkçe sorusu sizi bekliyor, yüzlerce sayfa kitap okumuş birisi için paragraflar hiç de korkutucu değil!

3. Kitap okumak bir düzeni birlikte getiriyor

Ben sınav senesindeyken metroda okula giderken ve akşamları derse başlamadan önce kahvem bitene kadarki sürede kitap okuyordum. Bu benim için bir rutine dönüşmüştü. Ekrandan uzak kaldığım için gözlerim dinleniyor ve sadece kitaba odaklandığım için stresimi de azaltıyordu. Öyle ki sınav bittikten sonra bile kahvemle birlikte masada kitap okuduysam beynim ders çalışmak istiyor. Ben de onu üzmüyorum ve çalışacak bir şeyler buluyorum.

Siz de belli bir zaman belirlediğinizde, o zamanda kitap okuyacağınızı bildiğinizden geriye kalan zamanlarınızı daha iyi değerlendirebilirsiniz!

4. Herkes şu an test çözüyor ben kitap okuyorum stresi

Kendimizi başkaları ile kıyaslamak bu hayatta kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülük olsa da zaman zaman hepimiz bunu yapıyoruz. Peki, bu strese yol açan düşünce gerçekten haklı mı? Kitap okuyarak diğerlerinden geri mi kalıyoruz? Tabii ki, hayır! Kimse 24 saat ders çalışmıyor ve elbette herkesin kaçamakları oluyor. Üstelik kitap okumanın birikerek ilerleyen ve gözle görülmeyen faydalarını düşündüğünde bu strese kapılmak gerçekten yersiz!

5. Şu anda faydalı bir şey yapıyorum hissi

Toplumumuzda eskiden beri olan çok kitap okuyan aydınlara gıpta ile bakma kültürü hâlâ sürüyor. Telefonda kocaman ve parlak bir dünya varken onu bir kenara bırakıp bir kitap okuyabilmek maalesef başarı sayılır oldu. Bunun güzel yanı ise her kitap bitirdiğinde bu başarı hissini sen de yaşayacaksın. Telefonda geçirdiğin süreyi yarım saat azalt ve bunu kitap okumaya aktar. Zaman içinde Türkçe netlerinde ve dahası iletişim becerilerindeki değişimi görebileceğine inanıyorum.

Merak ediyorum, şu an kimler hangi kitabı okuyor? Ben Aziz Nesin’den Aşk Şiirleri kitabını okuyorum, kahvem bitince mikroekonomi çalışmaya geri döneceğim!

İyi okumalar Universkop’un kitap kurtları!

Tercih dönemi yaklaşırken özellikle hukuk bölümü okumak istemeyen eşit ağırlık (TM) öğrencilerinin kafasını en çok kurcalayan sorulardan birisi “bana işletme mi yoksa iktisat mı uygun?” Hangisini okurken daha çok zevk alacağım? Hangisi yapmak istediklerim için olanak sağlayacak?

İktisat ve ekonomi aynı bölüm mü?

İlk kafa karışıklığı ile başlayalım: ekonomi ve iktisat aynı bölüm mü? Evet, aynı bölümler. Farklı üniversitelerde farklı adlarla adlandırılsalar da temelde aynı şeyler.

İşletme ve iktisat bölümlerinin farkı nedir?

Şimdi gelelim asıl sorumuza işletme ve ekonomi (diğer adı ile iktisat) bölümlerinin farkı nedir?

İktisat, biraz daha teoriktir. Gerçekten işin bilim tarafında yer alır. Yönetebilme bilimi olarak adlandıracağımız işletme ise daha çok saha içinde çalışır, işin pratiği ile ilgilenir.

İktisat daha geniş bir perspektiften bakarken işletme bir işletmenin yönetimi üzerine yoğunlaşır. Şöyle düşünün; iktisat tüm bir ülkenin parasının değeri, ihracat-ithalatı, gayrı-safi milli hasılası gibi konuları ayrıntılı olarak çalışırken ve şirketleri birer kapalı siyah kutu gibi görürken işletmeciler, o kapalı kutuları açarlar ve çalışanların psikolojisine kadar pek çok konu üzerinde çalışır.

İşletmeyi “Para ve insan yönetimi” bölümü olarak özetleyebiliriz. Bahsettiğimiz o siyah kutunun yani organizasyonun her alanına hakimdir. İşletmeciler muhasebe, insan kaynakları, pazarlama, finans, yönetim gibi konular üzerine dersler alırlar.

Ekonomi okuyanlar ise  ileri makroekonomi, ileri mikroekonomi, Türkiye ekonomisi, dünya ekonomisi gibi dersler alırlar. Burada işletmenin de aslında iktisat bölümünden ortaya çıktığını unutmamak gerekir. Dolayısıyla bazı üniversitelerde zorunlu bazılarındaysa seçmeli olarak iktisat öğrencilerinin de muhasebeye giriş dersi aldığı görülür.

Her iki bölüm de hukuka giriş, basit düzeyde makroekonomi ve mikroekonomi gibi ortak derslere de sahiptir.

ODTÜ İktisat bölümü mezunu ve ODTÜ İşletme öğretim üyelerinden Adil Oran’ın bu videosunda dakika 05.00’te de iktisat ve işletme farkı üzerine konuşmasını dinleyebilirsiniz. Hocamız her iki alanı da gördüğü için aklınızdaki sorulara biraz daha cevap getireceğini umuyoruz:

Yazıyı okuyup bitirdiyseniz şimdi karar verme zamanı. Universkop olarak sizlere şöyle bir “İktisat mı İşletme mi okumalıyım?” testi hazırladık! bakın bakalım hangisi size daha uygun.

İktisat mı İşletme mi Okumalıyım?

Elif Nisa Güler - 7 Ağustos 2020 1

Universkop olarak sizlere şöyle bir “İktisat mı İşletme mi okumalıyım?” testi hazırladık! Kendine en uygun bölümü seçmek için soruları yanıtla! Bakalım hangi bölüm sana...

Sesli kitabını buradan dinleyebilirsiniz.

Ayrıca akademik açıdan motivasyona ihtiyaç duyan Universkoplular için de kitabı şurada ben yorumluyorum:

Toplamda 80 sayfa olan bu kitap hacminden çok daha fazla tavsiye barındırıyor. Bu tavsiyelerin işe yaradığını ise bizzat Ali Fuad Başgil’de görebiliyoruz. Samsun’da başlayan öğrenim hayatını Paris’te devam ettiren Başgil, pek çok Fransızca ve Türkçe eserler yayınlamış, gazeteler için yazılar yazmış, İstanbul ve Ankara Üniversitelerinde hukuk profesörü olarak çalışmış… Yetiştirdiği başarılı hukukçuların haddi hesabı yok!

Gençlerle Başbaşa kitabında kendi gençliğini ve yaşam tecrübesini de düşünerek direkt bizlere yani gençlere sesleniyor böylesine başarılı olan Ali Fuad Başgil. Hatta kitap şu sözlerle başlıyor:

“Çalış, genç arkadaşım çalış!

Namerde muhtaç olmak ölmekten beterdir.”

Yıllardır bizlere dayatılan tüm algıları yıkıyor ve iradesi olan her insanın başarılı olacağını savunuyor. Bu yüzden gençlere de iradelerini terbiye etmeleri gerektiğini söylüyor. Her ne kadar bazı huylarımızı yıllar geçtikçe değiştirmekte zorlansak da, imkansız olmadığını, sadece sabır gerektirdiğini ekliyor.

Gelin Ali Fuad Başgil’e göre “Nasıl Ders Çalışılır?” bir göz atalım:

1. Öğrenmenin Yolunu Bilerek Ders Çalışılır

Çoğu öğrenci kendisini masaya oturmaya ikna etse bile uzun saatler orada kalamıyor. Ali Fuad’a göre bunun en temel sebeplerinden birisi cesaretlerinin kırılmış olması. Çünkü bu gençler nasıl öğrenmeleri gerektiğini bilmiyorlar. Bazı dersler yazarak, bazı dersler okunarak, bazılarıysa dinlenerek öğrenilir.

Öğrencilerin önce o dersi nasıl öğrenmeleri gerektiğini öğrenmesi gerekiyor.

2. Manevi Destek Alarak Ders Çalışılır

Diyelim ki irademizi terbiye etmeyi başardık ve masaya oturduk. Yine de bu çocuk yapamaz, çok da çalışmaz algısını kırmamız uzun sürebilir. Hatta Ali Fuad Başgil, ordinaryus olan hani, kendisinin de bu dertten çektiğini söylüyor.

Burada size güvenmeyen insanların daima olacağını, onlara rağmen çok çalışıp başarılar elde ederek en güzel cevabı bu şekilde vereceğinizi söylüyor.

Yine de çevrenizdeki insanların size olan güvenini kazanmanızın çalışmanıza çok büyük katkılar yapacağını da unutmamak gerekiyor.

3. Tembellik Etmeden Ders Çalışılır

“Tembellik, insanın karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir… Tehlikesinin büyüklüğü de buradan gelmektedir.”

Ali Fuad, tembelliği birkaç şekilde yorumluyor:

• Bazen bir dost gibi bugün dinlensen nasıl olur, diye tavsiye verir tembellik
• Bazen gerçek öyle olmadığı halde insanı hasta ve yorgun hissettirir bugünlük uyusak, der
• Bazen “iş yapar görünür, hakikatte hiçbir şey yapmaz”

İşte tüm bunlara rağmen masaya oturmak ve çalışmaya bir kez başladığınızda devamının geleceğini bilerek hareket etmek gerekir. Burada irade ile tembellik savaşır. Savaşın galibini ise genç kişi belirler.

4. Yanına İyi Dostlar Alarak Ders Çalışılır

Ali Fuad’a göre birisiyle arkadaş olacağın zaman araman gereken üç özellik vardır: çalışkanlık, dürüstlük ve iyilikseverlik.

İyi arkadaşlar sizin başarınızdan mutluluk duyup çalışma isteğinizi, çalışkanlığınızı ve başarınızı takdir edenlerdir, diyor Ali Fuad. Çalışkan arkadaşlarınızın sizi de çalışmaya sürükleyeceğini ekliyor.

5. Kötü Örneklere Aldanmadan Ders Çalışılır

“İstikbalini karanlık bir tesadüfün cilvesine terk etme!”

Falanca hiç çalışmadan şunu başarmış gibi hikayeleri çok dinleriz. Oysa Ali Fuad’ın kendisinden hareketle de bilmeliyiz ki, çok büyük başarıların ardında saatlerce çalışmalar yatar.

Bazen hile ve yalan da içeren bu kestirme yollar, kolay ve tatlı gözükse dahi insanın vicdanını dinlemesi ve çok çalışıp doğru yoldan sapmaması gerekir, diyor Ali Fuad.

Ali Fuad Başgil, Gençlerle Başbaşa kitabının içerisinde “Çalışma Hayatının ve Umumiyetle Muvaffak Olmanın Kanunları”ndan pek çoklarını bizlerle paylaşıyor. Bunlardan bazıları şöyle:

• masaya oturmadan evvel çalışırken kullanılacak her şeyi masaya getir; böylece bunlar için yerinden kalkmak zorunda kalınma, dikkatin boş yere dağılmasın,
• gerçekten sevdiğin bir alanda çalış,
• kütüphaneye gitmek için çıktığın yoldan seni döndürecek dikkat dağıtıcılara aldanma.

Bu kanunlardan birkaç tanesini ben de sizler için paylaşıyor ve özellikle motivasyonunuzu kaybettiğinizde kitabı okumanızı tavsiye ediyorum!

Ali Nesin’in de dediği gibi, “Başarmak istiyorsan eğer gece gündüz demeden çalışacaksın, başka çaresi yok!”

Bu denemeleri çözdükten sonra ufak bir mola verip direkt analiz ediyorum ki nerede ne yaptığımı unutmayayım. Ancak hepimiz biliyoruz ki sınav bir ay yakında olsa bile hafızamız için hala uzakta aslında. Dolayısıyla sizin bu denemelerden öğrendiklerinizi sürekli tekrar ediyor olmanız gerekiyor. Bunun için en iyi yol ise: Deneme Analiz Defteri!

Deneme analiz defteri oluşturarak,

• Dikkat hatalarınızın yoğun olduğu yerleri fark edebilir ve sınavda bu tarz sorularda daha dikkatli olabilirsiniz
• Yapamadığınız soru tiplerini daha sonrasında tekrar etme şansınız olur
• Ezberlemeniz gereken bilgileri içeren soruları bir arada görebilirisiniz
• Sınavdan önceki günlerde tekrar edebileceğiniz kendinize ait, kişiselleştirilmiş bir dokümanınız olur.

Deneme analiz defterini nasıl yapmanız gerektiği ile ilgili ipuçlarını size kendi deneme analiz defterimden örneklerle anlatacağım:

Yeni bilgiler öğrendiğim sorular benim biriktirdiğim soruların başında geliyordu. Bazı bilgiler kitaplarda ayrıntılar içerisinde kaybolup gitse bile deneme çözerken karşılaştığınızda o sorunun benzerinin sınavda gelebileceğinin bilincinde oluyorsunuz. Tarih, felsefe ve din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri bunların başında geliyor.

Tabii bu derslerde de zaman zaman yorum yapmak gerekebiliyor. Burada bana göre yapılan en büyük yanlışlardan bir tanesi yorum soruları sınav anına bağlı ya, diyerek geçiştirmek. Oysa yorum sorusu çözme yetenekleriniz zaman içerisinde gelişebilir.

Örneğin yukarıdaki fotoğrafta sağ üstteki fotoğrafta “tarım ürünü saklama kapları” o toplumun kesin olarak tarım yaptığını göstermiyor. Aslında bu ürünleri ticaretle de almış olabilir. Evet, belki bunu soruyu yanlış yaptığınızda o an içerisinde anlıyorsunuz ama daha sonrasında karşınıza yeniden çıktığında yeniden dikkatsizlik yapabilirsiniz. İşte, deneme analizi defteri bunun önüne geçiyor ve bu ihtimali en aza indiriyor.

Sol üstteki fotoğrafın yanına şu şekilde not almışım: “Belli bir noktayı orijin kabul edip işlem yapma”. Bu bir soru tipi aslında. Bu deneme analiz defterini sürekli tekrar ettiğimde bu şekil aklımda kalıyor ve benzer bir şekil gördüğümde az çok hangi yoldan gitmem gerektiğini akıl edebiliyorum.

Aynı şekilde sayfanın sağındaki “öklit + kuvvet” notu da yine yorumlama gücümü arttıracak bir not. Burada şuna da dikkat çekmek istiyorum, geometrinizi geliştirmenin en hızlı yollarından birisi tıpkı yukarıda yaptığım gibi şekli çizmek. AYT’de 3 saatiniz olacağını düşünürsek şekli yeniden çizmekten ve hangi şekillerin iç içe olduğunu görmekten bence çekinmememiz gerekiyor.

Yukarıdaki 2 örnekte olduğu gibi belirli soru tipleri var. Bunlar sizin deneme çözdükçe farkına varacağınız soru tipleri. Yani bunları keşfetmek için bol deneme çözmeniz ve bol yanlış yapmanız gerekiyor. Böylece onları fark edip çözüm yollarını öğrenebilirisiniz.

Bazı konular unutulmaya çok uygun ve YKS öğrencileri onlarca konudan sorumlu. Bu bağlamda bir denemede bir konudan yanlış yaptıysam ve bunun sebebi konunun basit temellerini hatırlayamamamdan kaynaklanıyorsa bazen internetten yaptığım araştırmalar bazen de MEB kitabı ya da çeşitli fasiküller üzerinden böyle notlar çıkartıyordum.

“Her n pozitif doğal sayısı için” ön koşulunu yazmamın sebebi, ön koşullu sorular gelirse ve hangisi doğru diye sorarlarsa tamamiyle kendinden emin bir şekilde işaretleyebilmek içindi örneğin. Anlayacağınız bu ufak tekrarlar sizi o konudan gelebilecek neredeyse her türlü soruya hazırlıyor.

Yukarıdaki iki soru fark ettiyseniz bir soru tipi değil ancak bana yorum gücü katacağına inandığım sorular. Mesela üstteki sorularda tek bir soru ile aslında ufak bir fiilimsi, cümle bilgisi tekrarı yapmış oluyorum.

Umuyorum ki yukarıdaki 4 örnek ile beraber kendi “Deneme Analiz Defteri”nizi nasıl oluşturabileceğiniz konusunda kafanızda bir şeyler oluşmuştur.

Ben bu defterleri sınav sabahı da, sınavdan bir hafta önce de tekrar ettim. Fizikte hangi iki ışık üst üste gelirse hangisi oluşturur, kalıtımsal hastalıklar nelerdir, kimyadaki bazı formüllerin piyasa adları… Hepsi bu defterlerde vardı. Aynı şekilde tarihte tam net yapmamı sağlayan en önemli etkenlerden oldu kendileri.

Siz de kendi deneme analiz defterlerinizi hikayenize @Universkop Instagram hesabını etiketleyerek paylaşabilirsiniz!

-Günde kaç soru çözülmeli?

-Nasıl çalışılmalı?

-Günde kaç saat çalışılmalı?

Günde kaç saat ders çalışılmalı? Günde kaç soru çözülmeli?

Nihan Bayazıt - 18 Ekim 2019 2

Sınava hazırlık sürecindeki öğrencilerden en çok duyduğumuz sorular; “Günde kaç saat ders çalışılmalı?”, “Kaç soru çözülmeli?”, “Günde kaç farklı ders çalışmalıyım?”, “Bir konuya ne...

-Örnek ders çalışma programı var mı?

Tüm bu istekler üzerine bana Türkiye 66.lığını getirdiğine inandığım 11. Sınıftaki ders çalışma tecrübelerim ile üniversitede bugünlerde deneyimlediğim online eğitim deneyimlerimi birleştirerek sizler için bu yazıyı yazıyorum. Umarım faydalı olur!

Belli bir uyku düzenine sahip olun

Bu süreçte yapılabilecek en büyük hata gece geç saatlere ve hatta bazen sabahlara kadar oturmak olacaktır. Bundan kaçınmanız için ilk ve en önemli sebep bağışıklık sisteminizi zayıflatması. Gece uykusunun sağlığınız için ne kadar önemli olduğunu unutmayın.

İkinci sebepse okul düzeninizi yavaş yavaş unutmanız ve geri döndüğünüzde alışmanızın belli bir zaman alması. Size şu saatte uyuyun, şu saatte uyanın diyemem elbette. Ancak yeterli ve düzenli saatlerde uyumanız gerektiğini söyleyebilirim.

Ben evde geçirdiğim bu günlerde 01.00-02.00 arasında uyuyor ve 08.00-09.00 arasında da uyanmış oluyorum.

EBA TV sandığınızdan daha önemli

Pek çok öğrenci EBA TV’nin yetersiz olduğunu düşünse de işler o kadar da kötü olmayabilir. Kötü olsa dahi bunun MEB’e ait bir proje olduğunu unutmamak gerekir. Üstelik EBA TV‘deki saatleri takip etmeniz sizin bir düzen oturtmanıza yardımcı olacaktır. Hala sınıf ortamındaymış gibi!

Eğer ara sınıf ve hatta 12. sınıf olsaydım bile bu yayınları kaçırmazdım. Burada yakalayacağınız küçük bir nokta ilerde sizin için çok önemli olabilir.

Hem düzen oturtmak hem de okul kültüründen uzak kalmamak için EBA TV’ye göz atmalısınız!

Günde kaç saat çalışılmalı?

Günde kaç saat çalışılmalı sorusu en sık gelen sorulardan. Ancak bu sorunun net bir cevabı asla yok. Neden mi? Fizik üzerine bir kitap okuyan MF öğrencisi düşünün ya da Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanını okuyan bir TM öğrencisi, sizce bu arkadaşlar ders çalışıyor mu? Bence cevap evet!

Evde kaldığınız bu günleri onlar gibi verimli geçirmek sizin elinizde. Seçmeyi düşündüğünüz meslekle ilgili filmler/diziler izlemek, bir müzik aleti çalmak (gitar, melodika, ukulele evde ne varsa…), internette üniversitelerin sitelerini gezmek ve hatta Google Maps ile kampüslerinde tur atmak!

Yine de net bir çalışma saati isteyenler için kendi adıma normal okul saatim ne kadarsa o kadar masa başında kalırdım (Daha fazla kabul ancak daha azı değil :). Kalan sürelerdeyse kitap okur, film/dizi izler, dil öğrenmeye çalışır ve tıpkı şu an yaptığım gibi ev işlerine yardımcı olup belki ekmek bile yapardım.

Nasıl Çalışmalıyım?

Nasıl çalışmalıyım sorusu da günde kaç saat çalışılmalı sorusuna fazlasıyla benziyor. Yine tamamen size bağlı… Birkaç sınır çizecek olursak EBA TV izlerken tıpkı sınıfta yaptığınız gibi not tutmak, o gün dinlediğiniz konuların testlerini MEB’in kazanım testlerinden çözmek ve ders kitaplarınızda ne var ne yokmuş diye karıştırmak iyi bir seçenek olabilir.

TYT neymiş ne değilmiş diye merak edenler online denemeler ile o duyguyu deneyimleyebilirler. Universkop olarak sizler için bunları toplamıştık:

Türkiye Geneli Online Deneme Sınavları

Ekin Berkyürek - 10 Nisan 2020 11

Online deneme sınavları neden önemli? https://www.youtube.com/watch?v=o5R3m_yspaM&t=23s Türkiye geneli online deneme sınavlarına girmek kendinizi görmek ve seviyenizi test etmek için çok büyük bir fırsat oluşturuyor. Koronavirüsten dolayı...

Motivasyonsuzluk 101

Yukarda yazdıklarımı yataktan çıkma savaşı verip her seferinde kaybederken okuyorsanız, hala sorun değil! Bugünlerde çoğumuz bu durumdayız ve sağlığımız, geleceğimiz, ailemiz hakkında endişe duyarken çalışmak elbette kolay değil.

Yine de kendinizi ikna etmeniz gerekiyor. Saatlerce duvar izlemeye devam edebilirsiniz ya da evde olmayı avantaja çevirebilirsiniz. Bugünlerin son bulacağına inanın ve son bulduğunda her şeyin daha kolay olması için çalışmaya sıkı sıkı sarılın!

Güzel saatlerde uyanıyoruz ve günü verimli geçiriyoruz,

EBA TV ön yargılarını bir kenara bırakıyor, YouTube’daki hocalara da göz atmayı ihmal etmiyoruz

Yeterli miktarda ve ders kitabını, meb kazanımlarını da göz önünde bulundurarak çalıştık mı

Olay bitmiştir, şimdi bol bol kitap okuyup dizimizi filmimizi izleyebiliriz.

Her şey çok güzel olacak!

Koronavirüs vakaları artacak mı? Online eğitime mi geçilecek? Sınav da online mı olacak? EBA nedir? EBA sistemi bize yeterli olur mu? Kafalarda pek çok soru…

Öncelikle sakin olun Universkop okurları çünkü yalnız değilsiniz. Yüz binlerce sınav öğrencisi de sizin gibi düşünüyor. Hatta üniversite öğrencileri bile (mesela ben) ne yapacağını bilemez halde: “3 haftalık bu tatilin dönüşü olacak mı? Yurtta mı kalmalıyım ailemin yanına mı dönmeliyim? Ders kitaplarımın hepsini yanıma almalı mıyım? Aileme korona virüs taşır mıyım?”

Ben tüm bu sorular kafamda gezip dururken ailemin gelip beni almasıyla eve döndüm. Peki, evde ne yapacağım dahası etüt/okul yokken ne yapacaksınız?

Burada her zaman üzerine bastıra bastıra dikkat çektiğim bir noktaya tekrar değinmek istiyorum: eğer başarmak istiyorsak çalışmaktan başka çaremiz yok. Hadi gelin bugün aşağıdaki maddeleri birlikte uygulayalım!

1. Derin Bir Nefes Al!

Evet, yukarıda da konuştuğumuz gibi çok fazla belirsizlik var. Ancak bunları düşünerek ya da Twitter’da ana sayfayı yenileyerek bir yere varamayız. Derin bir nefes al ve kötü şeyler düşünmeyi bırak. Her şeyin yolunda gideceğini varsay, önlemler alınıyor, her şey yoluna girecek. Sen de alman gereken önlemleri takip et ve elinde olmayan olaylar için kendini üzmeyi bırak.

2. Ne kadar çok zamanın olduğunu fark et!

Tamamıyla sana ait günler var önünde. Telefonundan uzak durduğun sürece etrafında seni engelleyecek senden başka hiçbir şey yok. Hep çalışmaktan korktuğun o dersin kapağını açmanın vakti geldi. Youtube bir kaynak denizi, dahası internette pek çok ders notu bulmak mümkün! Ben de sana kalkülüs (üniversitedeki matematik dersi) çalışarak eşlik edeceğim. Böylece bu tatil bittiğinde ikimiz de eksiklerimizi kapatmış olacağız.

3. Zamanın ve eksiklerin farkındayız, hadi biraz plan yapalım!

Oturup saatlerini vererek uzun uzun tüm tatili kapsayan bir plan yapabilirsin. Ancak bunu tavsiye etmem. Bunun yerine tüm tatilindeki hedeflerini sırala, bugün neler yapabileceğini düşün ve masaya otur. Gün bittiğinde eksiklerini değerlendir, hedefine ne kadar yaklaştığını gör ve ertesi günün programını o gece yap. Böylece elinde bir referans da olmuş olacak!

Benim bu 3 haftalık tatildeki hedeflerimden birisi 2 günde bir kitap/dergi bitirmek! Bu senin için biyoloji konularını bir kaynaktan tamamen tekrar etmek, geometride kendini geliştirmek, günde 1 Türkçe ve 1 matematik TYT denemesi çözmek olabilir. Bana katıl!

4. Boş boş oturmanın seni öldürdüğünü anla!

Korona virüsten daha tehlikeli ve bulaşıcı bir şey varsa o da tembellik. Bir kez telefonu eline aldığında bırakması çok daha zordur, yataktan o ilk alarm ile kalkmadığında, vakti gelir gelmez bir şeyi yapmak yerine ertelediğinde… Vicdan azabını ve huzursuzluğu saymıyorum bile. Geriye dönüp keşke dememek için şimdi her şeyi bir kenara koyup çalışmaya devam etmen gerekiyor. “Dobarla bıragma kendini”

5. Sağlığına dikkat et!

Evet, çok çalışacağız bu gerekli ancak bunun anlamı gece geç saatlere kadar çalışmak ya da sabahlamak olmamalı hele böyle bir dönemde. Çalışmak için her daim kütüphaneye ihtiyaç duyuyor olabilirsin yine de evden çıkmaman gerekiyor. Krizi fırsata çevir ve evde çalışmayı öğren. Ev bunun için uygun değilse bile elinden gelenin en iyisini yaptığın sürece başarı seninle olacak. Ben sınav senesinde arka fonda misafir kahkahaları eşliğinde TYT matematik denemesi çözdüğümü hatırlıyorum… Bugünler yaşanacak ve inan bana biraz dişini sıkarsan her şey çok güzel olacak!

Son olarak evde ders çalışamıyorum diyenlere Seray Abla’nın şu yazısına göz atmalarını tavsiye ediyorum:

Kitaplarımızı yanımıza alıyoruz

Matematikle aramızı düzeltiyoruz

Tüm tatili tek günde planlamıyoruz

Motivasyonu da halledip kitabın kapağını açtık mı, olay bitmiştir…

Her şey çok güzel olacak!

Açılımı Kredi ve Yurtlar kurumu olan ancak çoğumuzun KYK adıyla bildiği kurum üniversite öğrencilerine burs ya da öğrenim kredisi gibi desteklerde bulunuyor. 2020 yılı itibariyle bu bursun/kredinin miktarı 550 TL oldu. İlk 100 bursu ise bu miktarın 3 katı oluyor. Örneğin 2019 yılında KYK bursu/kredisi 500 TL iken, YKS puan türlerinden birinde ham puanda ilk 100’e girenler 1500 TL alıyordu. 2020 yılında bu miktar 1650 TL oldu.

Başbakanlık ilk 100 bursu ile KYK ilk 100 bursu aynı şey mi?

Ben lisedeyken aklımı en çok karıştıran konulardan bir tanesi “Başbakanlık ilk 100 bursu” olarak bilinen burs ile “KYK ilk 100 bursu”nun aynı şey olup olmadığıydı… İlk 100 öğrencileri için kötü haber, bunlar tek bir burs. Yani siz ilk 100’e girdiğiniz için devletten tek bir burs alıyorsunuz. Bu bursun adı bazen “kyk ilk yüz” bazen “kyk üç katı” bazen “başbakanlık ilk yüz” diye anılabiliyor.

KYK ilk 100 bursu almak için gerekli koşullar

KYK ilk 100 bursu almak için gerekli koşul biraz önce de vurguladığım üzere “ham puan”da ve YKS sonucunda ilk 100’e girmiş olmak. Ham puanınız sizin sadece sınavda yaptığınız netlere göre sıralamanız oluyor; yerleştirme sıralamanız ise lisedeki 4 yıllık ortalamanızın 0.6 ile çarpılıp sınav puanınıza eklenmesi sonucu aldığınız yerleştirme puanınıza göre hesaplanıyor.

KYK ilk 100 bursu için dereceye girdiğim puan türünde mi tercih yapmalıyım?

Herhangi bir puan türünde ilk 100’e girmiş olmanız durumunda üniversiteye yerleşmeniz bu bursu almak için yeterli oluyor. Yani bir mühendislik bölümüne de yerleşseniz, yabancı dilden ilk 100’deyseniz (ham puanda, unutmayın!) bu bursu alabiliyorsunuz. Bu da üniversiteye geçip bir lisans programına kaydolmuş öğrencilerin de sonraki yıllarda şansını denemesine olanak veriyor. Hele bir de TYT sıralaması iyiyse (TYT sıralamanızı 2 sene kullanabiliyorsunuz) çoğunluğu 2. kez deniyor şansını.

KYK ilk 100 bursu için hangi puan türünde derece yapmalıyım?

Bursu almanız için TYT, AYT ve YDT testleri sonucunda hesaplanan YKS puan türlerinden birinde Türkiye sıralamanızın ilk yüzde olması gerekiyor. YKS Sayısal, YKS Sözel, YKS Eşit Ağırlık ve YKS Dil puan türlerinden birinde ham puanda ilk yüzde olmanız yeterli.

TYT’de ilk 100’e girenler KYK ilk 100 bursu alabiliyor mu?

TYT’de ilk 100’e girenlere burs verilmiyor. TYT ve AYT sonucunda alınan ham puan (Not: YGS-LYS döneminde YGS’de ilk 100’e girenlere de veriliyordu.)

İlk 100’e girdikten sonra bursu almak için ne yapmak gerekiyor?

AYT’de ve ham puanda ilk 100’e girdikten sonra yapmanız gereken tek şey Ekim ayında başlayan KYK başvurularında seçenekler arasından “İlk 100 Bursu”nu işaretlemek. Ardından herhangi bir şart aranmaksızın bursu almaya başlıyorsunuz. Çoğunlukla Aralık ayında yatmaya başlayan bursun ilk seferinde Ekim, Kasım ve Aralık şeklinde 3 aylık yatırılıyor.

Hayatımızı planlamak hayatımızın her döneminde önemli olsa da TYT ve AYT’ye hazırlandığımız sınav senesinde kısıtlı bir zamanda başarmamız gereken önemli bir hedefimiz olduğu için daha fazla önem kazanıyor.

Plan hiçbir şeydir, planlama her şey.

Ders çalışma programı yaparken neden zorlanıyoruz?

Zaman zaman ders çalışma programımıza neleri alacağımızı, programımızı nasıl yapacağımızı bilemiyoruz ya da program yapmak ile uğraşırken çok fazla vakit kaybedebiliyoruz. Bu neyden kaynaklanıyor peki? Cevap çok basit: Biz planlama yapmayı bilmiyoruz.

Sosyal psikolojide “Planning Fallacy” olarak bilinen bir görevi ne kadar sürede bitirebileceğini tahmin edememe / yanlış kestirme durumlarını çoğu zaman biz de yaşıyoruz.

Neden yaptığımız ders çalışma programlarına uyamıyoruz?

“Bugün 10 test şu konudan çözsem, 3 de konu bitirsem, bugünlük sabahlasam… Yarınki denemede 4 net arttırırım. O zaman ben şimdi biraz daha mola vereyim zaten sabahlara kadar çalışacağım.”

Genelde anlık olarak yapılan bu ders çalışma programlarını oluşturmamızı tetikleyen (deyim yerindeyse bizi gaza getiren) birtakım olaylar yaşıyoruz. Denemede düşük net yapmak, başka biriyle kıyaslanmak, birilerinin bize hedeflerimizden uzak olduğumuzu göstermesi gibi… Bunun sonucunda önceden hazır bir planımız yoksa, yürüyeceğimiz yolu bilmiyorsak eve geldiğimiz anda tüm kitapları önümüze yığıyor ve ders çalışmamıza zaman kalmayacağından emin olacak kadar sürede bir ders çalışma programı yapıyoruz. Uyulması neredeyse imkânsız bir ders çalışma programı…

Hadi gelin bir kırılma noktasına ihtiyaç duymadan bizi baştan sona hedeflerimize ulaştıracak bir ders çalışma programı nasıl yapılır bakalım! Size ders çalışma programı yaparken bağlı kalmanız gereken 5 temel prensip sunuyorum.

Ders çalışma programı yaparken uymanız gereken 5 temel prensip

1. Ders çalışma programı yaparken sınırlarınızın farkında olmalısınız

Sen bundan önce günde 2 saatten fazla ders çalışmamışsan, bir anda bu süreyi 10 saate çıkartmaktansa kademeli bir şekilde arttırman gerekiyor.

Aynı gün içerisinde 3 konuyu bitirip, onlarca test çözmekse ancak öğrenme verimsiz olduğunda mümkün.  Sadece su içsek bile yetişmeyecek planlar yaparak ve bunları sürekli erteleyerek hem motivasyonumuza hem de planlı çalışma serüvenimize zarar veriyoruz.

Konunun kaç videosu olduğunun, bir testi ne kadar sürede çözdüğünün, not çıkartarak mı yoksa aralıklı bir şekilde tekrar tekrar kitabı okuyarak mı öğrendiğini bilmen gerekiyor.

2. Ders çalışma programı yaparken rutinleriniz olmalı

Bir programın olmazsa olmazı rutinlerdir. Hele ki iş ders çalışmak gibi sistematik bir konuysa… Bu rutinler kişiden kişiye değişmekle birlikte genelde paragraf, problem, geometri ve deneme çözmek etrafında şekilleniyor. Sınava ne kadar zaman olduğu, sizin seviyeniz de bu rutinlerin belirlenmesinde önemli rol oynuyor.

Paragraf Sorusu Çözmek / Kitap Okumak:

Günlük 20-30 paragraf sorusu çözerek çıkmışları bitirdikten sonra, ders çalışmadan önce 50 sayfa kitap okumak da en az paragraf sorusu çözmek kadar faydalı oluyor. Sınav yaklaştıkça günlük olarak deneme çözme rutininizin de oluşacağını düşünürsek, kitap okumak bir noktada kafa dağıtmak anlamına da geliyor aslında.

Problem ve Geometri Sorusu Çözmek:

Kimyanın özellikle TYT konularında çalışır çalışmaz sonuç alabilseniz de matematiğin özellikle problemler konusunda ve geometride bir sürece ihtiyaç duyuyoruz. Bu bazen aylar alabiliyor, öyle ki 3 ay 5 ay sonunda deneme netlerinde yükselmeler görebiliyoruz. Tüm problemler ve geometri konusunu yine rutin bir şekilde günlere bölerek çalıştıktan sonra sorular ile taze tutmak size çok şey kazandıracak.

Deneme Çözmek:

Özellikle sınava yakın dönemlerde günlük 1-2 tane bölüm denemesi tüm konuları gözden geçirmenizi sağlıyor. Üstelik değişik soru tipleri de görmüş oluyorsunuz. (Son 2 ayda günlük bir TYT Matematik denemesi çözmek programımın ayrılmaz bir parçası olmuştu.)

3. Ders çalışma programı yaparken hem esnek hem de disiplinli olabilmelisiniz

Hiç beklemediğiniz bir anda bir şeyler yapmanız gerekebilir, hastalanabilirsiniz, misafir gelebilir… Bu gibi durumlarda programınızı bazen ertesi güne ertelemeniz bazen de haftaya yaymanız gerekebilir.

Programınızdan vazgeçmeyecek kadar disiplinli, bir makine değil insan olduğunuzun farkında olacak kadar esnek olabilmeniz gerekiyor.

4. Ders çalışma programını deneme sonuçlarına göre güncellemelisiniz

Programında zaten yapabildiğin bir konuda tonlarca soru olması sana hiçbir şey katmayacak! Bir an önce bir deneme kap ve programını buna göre oluştur. Bunun için şu yazımı inceleyebilirsin:

Deneme Analizi Nasıl Yapılır?

Elif Nisa Güler - 18 Aralık 2019 0

Deneme analizi nedir? Deneme analizinin ne olduğunu anlatmadan önce, biraz deneme çözmek üzerine konuşmalıyız belki… Sınava hazırlanırken en çok duyduğumuz cümlelerden birisi “Deneme çözmeye başladın...

YKS Hazırlık

Haftalık Planlayıcı – Ders Planlayıcı – PDF İndir

universkop - 2 Ocak 2020 5

YKS Hazırlık

TYT ve AYT İçin Aylık Plan ve Takip Çizelgesi

universkop - 3 Şubat 2020 1

5. Günün sonunda gün değerlendirmesi yapmalısınız

Çalışabilme kapasitemize, bize göre ayarlanmış; rutinlerden, eksik ve tekrar edilmesi gereken konulardan oluşan programımızı özellikle sınav senesinde günlük/haftalık/aylık olarak kontrol etmemiz gerekiyor. Neredeyim, ne kadar ilerleyebildim, günlük çalışma sürem aşağı yukarı ne kadardı?  (Dolmuşçu kronometreleri ile dakikası dakikasına ne kadar çalıştığınızı kaydedebilmek adına şu yazıma göz atın:

Bir İlk 100 Öğrencisinden YKS Hazırlık Rehberi – 3: Ders Çalışma Teknikleri

Elif Nisa Güler - 17 Ekim 2019 2

Kendim uyguladığım ders çalışma tekniklerini çalışma süresini artırmak ve istikrarı sağlamak isteyenler için bu yazıda sizlerle paylaşacağım. Ders çalışma teknikleri ne için? Birçoğumuz masada uzun süre...

Bugün ben de sizlere kendi sınav sürecimi hafta içi ve hafta sonu olmak üzere ayrı ayrı anlatmak istiyorum. İnanın benim de çok yorulduğum, bıktığım, yetersiz hissettiğim, başaramayacağımı düşündüğüm çok zaman oldu. ODTÜ İşletme’yi bana getiren sonucu gördüğümde tüm bu düşünceler kuş olup uçtu ve geriye tek bir sözcük kaldı: “Değdi!”

Sabahları 07.30 gibi uyanıp okula gidiyordum. 12. sınıfta da pek çok okulun aksine matematik sınavlarımız hala yeterince zordu. Matematik sınavlarımızın olduğu günler 1-2 saat erken kalkıp genel bir tekrar yapıyordum ki sınav anında ufak tefek şeyleri kaçırıp puan kaybetmeyeyim. Bunun dışında erken kalkmayı sevmediğim için önceden kalkıp ders çalışma alışkanlığım yoktu. Ancak benim aksime sabahları 1 saat erken kalkıp Türkçe / Matematik denemesi çözen ve çok iyi yerlere yerleşen arkadaşlarım vardı.

08.30’da derslerimiz başlıyordu. Sınav senesinde coğrafya, edebiyat, matematik, tarih, Türkçe gibi dersleri okulda görmeye devam ettim. Bunun dışında Almanca, İngilizce, trafik uygulamaları gibi derslerde sınıfımızın hemen yanında bulunan etüt odasında ders çalışıyordum. Öğle aralarını ise nöbetçi olan hocama soru sormak için kullanıyordum.

Bu sebeple sınav senesinde nöbetçi hoca listesini ezberlemiştim. Bu rutin dışında haftanın iki günü okulda deneme oluyorduk ve bunu da yine okulumuzdan bir öğretmenimiz ayarlamıştı. Bir gün TYT, bir gün AYT şeklindeydi.  Sabahları deneme olduktan sonra öğleden sonraları serbesttik. Tam olarak bu yüzden okulda kalıp derse girmese de okulda olması gereken hocalarıma denemedeki sorularımı çözdürüyor ve hemen analizini yapıyordum. Ardından okulun bitiş saatine kadar etüt odasında ders çalışıyordum.

15.30’da okulum bitince cuma hariç her gün eve gidiyordum. Yolda gidişte de dönüşte de kitap ya da dergi okuyordum. Eve dönünce bazı günler çok yorgun olduğum için bir iki saat uyuyordum. Bazı günler ise yarım saat YouTube’dan video izliyordum. Buna karşılık eğer motive olmuşsam direkt masaya da geçebiliyordum. Akşam yemeğine kadar bir şekilde oyalanıyordum ki çoğunlukla uyumayı tercih ediyordum.  Ders çalışacaksam bile yaptığım genellikle matematikten çalıştığım konulardan test çözmek gibi beni çok sıkmayacak bir şeyler oluyordu.

19.30 gibi akşam yemeği yedikten sonra bir Türkçe ya da Matematik TYT denemesi çözüyordum. Ardından o gün ne çalıştıysak önce onları tekrar ediyordum. Bunu bazen yazarak, çoğu zaman başka kaynaklardan okuyarak, ara ara da önemli yerleri küçük not kağıtlarına yazıp masamın karşısındaki duvara asarak yapıyordum. Ardından bu konudan testlerimi çözüyordum. Sonra çoğunlukla yemekten önce ya da bir gün önceden yaptığım programıma bağlı olarak problem ya da geometri soruları çözüyordum. Tüm bu soruların ve denemelerin analizini bazen yetiştiremiyordum. O zaman da eğer bir gün sonra ilk dersim analiz yapmak için uygunsa ve 2. derste sorularımı hocama sorabileceksem bu analizleri sonraki günün ilk dersine bırakıyordum.

Uyku saatim çok değişkendi. Eğer gerçekten motive olmuşsam ve çalışabiliyorsam gece 3’te uyuduğum da oluyordu, iyi hissetmiyorsam 23.30 gibi de uyuyabiliyordum. Ama yaptığım değişmez şey en azından 15-20 dakika kitap okumaktı. Bunu sınav gecesinde bile bırakmadım.

Cuma günleri ise arkadaşımın etüdü ücretsiz denemelere girebileceğimi söylemişti. Cuma okuldan çıkınca doğruca oraya gidiyordum ve akşam 18.00’deki denemeye kadar oradaki kütüphanede ders çalışıyordum. Bir hafta TYT bir hafta AYT denemesi çözüyorduk. Ardından 21.00 gibi evde olunca arabada gelirken kontrol ettiğim denememin analizini yapıyor, hafta sonu programı oluşturuyor ve o günün kısa bir tekrarını yapıyordum. Cuma günleri biraz daha ailemle vakit geçirdiğim bir gün oluyordu genelde çünkü cumartesi sabahtan akşama kadar kütüphanede oluyordum.

Etüde gitmediğim için annemle önceden konuşup evin o hafta sonu misafir durumunu ayarlıyorduk. Bu yüzden bazı cumartesileri erkenden kahvaltı edip en geç 09.00 gibi evden çıkıyordum. Kendi şehrimde, Adana’da bulunan Nöbetçi Kütüphane adlı yarı kütüphane yarı kafe bir yere gidiyor (1 kahve, 1 su ve tüm gününü orada geçirmek 10 TL idi ki bir kahve zaten çoğu yerde o kadardı.) akşam 5-6 hatta bazen 7’ye kadar ders çalışıyordum. Cumartesileri genelde TYT konu ağırlıklı gidiyordum çünkü zaten hafta içi gönlerde okulda AYT konularını görüyorduk ve akşamları da bunları tekrar ediyordum. Bu yüzden cumartesi günü daha çok konu eksiklerimi kapattığım bir gündü. Burada öğlen yemeğim ortalama 20-30 dakika sürüyordu. Yakınlardaki mekânları deniyordum, böylece biraz olsun dersten uzaklaşıp kafamı dağıtıyordum. Arkadaşım ile birlikte gitmişsek bazen 45 dakikaya da çıkabiliyordu bu aralar. Bu öğlen yemeği arası dışında dersten sıkıldıkça koltuklara oturup yanımda getirdiğim kitabımı okuyordum.

Bu kütüphaneye gidip gelirken ortalama yarım saat yürümem gerekiyordu. Bu yüzden “kulaklık takıp yürüme” stres atma yöntemini de kullanmış oluyordum. Eğer gerçekten verimli çalışmışsam kütüphanede eve gelince yalnızca YouTube’dan ya da Barış Ayhan Yayınları Behzat Hoca’dan ders videoları izliyordum. Kalan zamanımı yine aileme ayırıyordum. Bazı günler de kütüphaneden beni onlar alıyordu ve yemeğe gidiyorduk. Sonuçta yine aileme vakit ayırmış oluyordum.

Pazar günleri ise daha çok evde geçirdiğim bir gündü. Tüm hafta 7 gibi uyandıktan sonra pazarları 10 gibi uyanıyor, ailemle uzun uzun kahvaltı edip kahvemi alıp masama geçiyordum. Genel olarak haftayı değerlendiriyor, masamın karşısındaki notları okuyor, pazartesi günü için derslerime hazırlanıyordum. Buna karşılık bazı pazarlar ailemi de benimle birlikte sınav günü simülasyonuna davet edip saat tam 10’da kendime deneme yapıyordum. Çoğu pazar günü öğleden sonrasıysa arkadaşlarımla filme gidiyordum (Sınava 17 gün kala Ahlat Ağacı filmine gitmiştik.) ya da annem/abim ikilisinden birisiyle Adana Devlet Tiyatrosu’na gidiyordum. Bu yüzden sınav senesi boyunca tüm oyunları izlemişimdir.

Bu rutin zamanların dışında ne mi yapıyordum?

-Şarkılar açıp odamın içinde kendi kendime dans ediyordum.

-Öğretmenlerime “Hocam yapamayacağım, az çalışıyorum!” şeklinde ağlıyordum.

-Gecenin bir vakti ODTÜ videoları izleyip ani motivasyon dolup bu gece sabahlıyoruz deyip bir kupa kahve içtikten 1 saat sonra uyuyordum.

-Kendimi bazen Instagram’da boş boş sayfa yenilerken bulup kendime sosyal medya kısıtlamaları getiriyordum. Sonra çoğuna uyamıyordum.

-Okuyamayacağım ve çözemeyeceğim kadar çok kitap satın alıyordum.

-Kendimi diğer insanlarla kıyaslayıp üzülüyordum. (Lütfen bunu hiçbir zaman yapmayın kendinize.)

Emin olun yalnız değilsiniz ve bugünler yaşanıp bittiğinde gerçekten iyi bir rutininiz varsa her şey çok güzel olacak. İyi çalışmalar!

Not: Bir İlk 100 Öğrencisinden YKS Hazırlık Rehberi serisindeki diğer yazılar için buraya tıklayınız.