2004 yılından beri hepimizin hayatında önemli bir yeri olan Pinhâni grubuna gitarist Akın Eldes aracılığıyla ulaştık ve grubun vokalisti Sinan Kaynakçı’ya “Ben nasıl büyük adam olucam?” diye sorduk. Biz röportajı yaparken çok keyif aldık. Umuyoruz ki sizler de okurken keyif alırsınız. Tanımayanlar için Sinan Kaynakçı’nın biyografisini aşağıya bıraktıktan sonra röportaja geçebiliriz.
Sinan Kaynakçı
Vokal, Saksafon, Kaba Zurna, Tulum, Kemençe
25 Aralık 1979’da İstanbul’da doğdu. Çocukluğu Florya ve Bakırköy’de geçti. Cağaloğlu Anadolu Lisesinden 1998 yılında mezun oldu. Müziğe bu okulda başladı. 1995 yılında flüt dersleri aldı, gitar çalmaya da aynı yıl başladı. 1996 yılından itibaren aralıklarla Stüdyo Hiphop’ta davul dersleri aldı. 2001–2003 yılları arasında “Van Basten” grubuyla Beyoğlu’nda çeşitli mekânlarda çaldı. Bu dönemde şarkı yazmaya başladı. Farklı hedefleri nedeniyle gruptan ayrılmak zorunda kaldı. 2004 yılında Pinhâni ismiyle şarkılarını kaydetmeye ve yayınlamaya başladı. Pinhâni’nin beş albümündeki şarkıların da büyük bölümünün sözlerini ve müziğini yazdı. Bunun dışında başka müzisyenlere de sahnede eşlik etmekte, yazdığı şarkılar ve enstrümanlarla albümlerine katkıda bulunmaktadır. Konserlerde gitar ve saksafon dışında tulum, kaba zurna gibi etnik enstrümanlar kullanmaktadır.
Cağaloğlu Anadolu Lisesi mezunusunuz, lisede biriktirdiğiniz anıların müziğinize nasıl bir etkisi oldu?
Sinan: Lisede müzik gruplarında çaldığım her an, farkında olmasam da beni bu mesleğe hazırladı, cesaretlendirdi. Bu işte cesaretinin ne kadar olduğu önemli. Fazla olması da iyi değil. Genelde en iyi müzisyenlerde cesaret eksikliği var. O cesareti kazanmak için aşırı çalışıyorlar, sonucunda da en iyi oluyorlar. Cesareti fazla olanlar ise iyi müzisyen olamasalar da yetenekleri fazlaysa onunla insanları etkileyebiliyorlar. Bende cesaret biraz eksik ama keşke daha eksik olsaydı.
Profesyonel olarak müzikle ilgilenmeye ne zaman karar verdiniz? Ailenizin bu konudaki tepkisi nasıl oldu?
Sinan: Üniversitede okurken kesin olarak müzisyen olmaya karar verdim. Ailem başta biraz olumsuz baktı ama demo kayıtlarım onları da ikna etti. Okulu bitirmemi şart koştular yine de.
Marmara Üniversitesinde müziğe ve sanata en uzak bölümlerden birinde eğitim gördünüz. Tekrar üniversiteye girdiğiniz yıla dönseniz tercihiniz ne olurdu? Aynı bölümü mü okurdunuz? Bu kez farklı olarak ne yapardınız?
Sinan: Müzikle ilgili bir şey okur muydum bilmiyorum ama belki daha kolay bir bölüm okuyabilirdim veya müzik ortamı daha iyi bir okul olabilirdi. Ama sonuca çok bir etkisi yok.
Hiç konservatuvar eğitimi almayı düşündünüz mü?
Sinan: Derslerim hep iyiydi, benden çok büyük başarılar bekleyen öğretmenlerim ve ailemin de etkisiyle müzisyenliği meslek olarak düşünmedim 20 yaşıma kadar.
Eğitim de benim için uzak bir konuydu bu yüzden.
Müzikten para kazanamayacağım kaygısı taşıdınız mı? Bu kaygı ile nasıl başa çıktınız?
Sinan: Böyle bir kaygım olmadı çünkü parayla kısıtlı bir ilişkim var. Özel hayattan iş hayatına kadar mutluluğun parayla olduğunu düşünmedim hiç. Çok çalışan bir insanın parasızlık gibi bir derdi olmaz bence. En kötü ihtimalle her gün bir mekanda çalar, harçlığımı çıkarırım diye düşündüm. Pinhâni’de de çok kısa zamanda düze çıktık. Ama ailemin desteğini manevi anlamda hissetmesem bu kadar rahat olamayabilirdim. Neyse ki onları maddi anlamda hiç zorlamama gerek kalmadı.
Müzikle ilgili bir kariyere sahip olmak isteyen gençlere neler önerirsiniz?
Sinan: Müzisyen olmayı gerçekten istemeyen biri, herhangi bir sebepten kendini zorlasa da müzisyen olamaz, bıkar, bırakır. Müzisyen olmayı gerçekten çok isteyen biri de, herhangi bir sebepten kendini zorlasa da eninde sonunda müziğe döner, yine müzisyen olur, başka bir iş yapamaz. Bu yüzden bu mesleği seçmek pek mümkün değil, meslek sizi seçtiyse de keyfini çıkarmak gerek. Müzik diğer işler gibi sadece bir iş değil. Ondan keyif alamıyorsanız, bir yanlış var demektir. Benim de keyif alamadığım dönemler oluyor. Bir şeyleri düzeltmem gerekiyor, düzeltince yine keyif almaya başlıyorum.
Müzisyenliği meslek olarak yapmanın, müzikten aldığınız keyfi azalttığı oluyor mu?
Sinan: Elbette profesyonel olmak, bazı zorunluluklar insanın keyif almasını engelliyor. Ama başarı duygusunun da bir keyfi var. Amatörlüğü tam olarak bırakmamak ve eskiden keyif veren şeyleri ne olursa olsun terk etmemek gerekiyor, etrafınızdakiler sizi aksine zorlasa da.
Konserlerde ve albümlerde saksafon, tuba, zurna gibi etnik enstrümanları artık daha sık duyuyoruz, müziğinizin renginin değiştiğini söyleyebilir miyiz?
Sinan: Büyük bir değişiklik yok ama eklemeler yapmaya çalışıyoruz. İnsanlara hep aynı şeyi sunmanın bir anlamı yok, hep aynı şeyi üreten kişilerin üretimlerini paylaşmaları en çok kendileri için kötü, kendi emeklerine yazık. Biz de yeni renkler arayacağız ki her yeni şey eklediğimizde mutlu olalım.
Pinhâni severler konser programını pinhani.com üzerinden takip edebilirler.